-
1 koyuvermek
-iотпуска́ть, выпуска́тьkoyuverin evlerine gitsinler — отпусти́те, пусть они́ отправля́ются по дома́м
koyuver gitsin — не уде́рживай, пусть идёт
tuttuğu kuşu koyuverdi — пти́цу, кото́рую держа́л, он вы́пустил [на во́лю]
-
2 koyuvermek
= koyvermekВ позволя́ть уйти́, [от]пуска́ть; броса́ть -
3 kapıp koyuvermek
пренебрегать кем-чем -
4 su koyuvermek
-
5 koyvermek
-
6 kapmak
-i1) схвати́ть тж. перен. вы́хватитьonun elinden defteri kaptı — он вы́рвал тетра́дь из её рук
bir müzik parçasını kapmak — схвати́ть мело́дию музыка́льного отры́вка
hastalık kapmak — схвати́ть боле́знь
2) задра́ть, драть3) оторва́ть, отхвати́тьmakine parmağını kapmış — маши́на отхвати́ла ему́ па́лец
••- kapıp koyuvermek -
7 sakal
борода́ (ж)* * *борода́sakal bırakmak / koyuvermek / salıvermek / uzatmak — отпуска́ть / отра́щивать бо́роду
••sakalı değirmende ağartmak — погов. дожи́ть до седы́х воло́с, а ума́ не нажи́ть
- sakalı bitmeksakalına göre tarak vurmak — погов. гла́дить по шёрстке, во всём угожда́ть
- sakalı ele vermek
- sakalı ele kaptırmak
- sakalına gülmek
- sakal oynatmaz
- sakalı saydırmak -
8 su
вода́ (ж)* * *- yu1) вода́su almak — а) промока́ть ( об обуви); б) дава́ть течь (о лодке, судне); в) мор. брать питьеву́ю во́ду ( в судно)
su basmak — затопля́ть водо́й
su çekmek — а) впи́тывать во́ду; б) брать во́ду из коло́дца
su dökünmek — облива́ться водо́й
su etmek / göstermek / yapmak — дава́ть течь ( о судне)
su geçirmez — водонепроница́емый
su kaçırmak — а) пропуска́ть во́ду; б) арго моро́чить го́лову кому
su tesisatı, su boru hattı — водопрово́д
su vermek — а) полива́ть ( растения); б) напои́ть ( животных); в) дать во́ду кому; г) остужа́ть в воде́ калёный мета́лл
deniz suyu — морска́я вода́
içilir su, içme suyu — питьева́я вода́
kaynar su — кипято́к
maden suyu — минера́льная вода́
musluk suyu — водопрово́дная вода́
tatlı su — пре́сная вода́
yağmur suyu — дождева́я вода́
2) в соч.sular — во́ды
kıyı suları — прибре́жные во́ды
sanayı suları — промы́шленные во́ды
termal / şifalı sular — минера́льные исто́чники
yeraltı suları — подзе́мные во́ды
3) во́ды, во́дный масси́в; во́дные простра́нстваkara suları — территориа́льные во́ды
su baskını — наводне́ние
su basma — затопле́ние
köyü su bastı — деревню́ затопи́ло
su kavşağı — слия́ние рек
su yüzü — пове́рхность воды́
suyun yüzünde — на пове́рхности воды́, на воде́
4) река́, ре́чка5) врз. сокdomates suyu — тома́тный сок
portakal suyu — апельси́новый сок
mide suyu — физиол. желу́дочный сок
6) эссе́нция ( получаемая из пахучих цветков)çiçek suyu — цвето́чная эссе́нция
gül suyu — ро́зовая вода́
7) отва́р, насто́й; бульо́нet suyu — мясно́й бульо́н
pirinç suyu — ри́совый отва́р
tavuk suyu — кури́ный бульо́н
iki su yıkamak — стира́ть два ра́за
••suda balık satmak — погов. дели́ть шку́ру неуби́того медве́дя
suyu görünce teyemmün bozulur — посл. при ви́де воды́ в омове́нии песко́м уже нет нужды́ (если есть возможность решать вопрос законным путём, то почему не воспользоваться этой возможностью)
suyu görmeden paçaları sıvamak — погов. засучи́ть штани́ны, не ви́дя воды́
- suyunu almaksu uyur, düşman uyumaz — посл. во́ды спят, враг не дре́млет
- suyu baştan kesmak
- sudan cevap
- su çarpmak
- suyu keşilmiş değirmene dönmek
- suyunu çekmek
- sudan çıkmış balığa dönmek
- su dökmek
- suya düşmek
- sudan geçirmek
- su gibi - su gibi bilmek
- su gibi gitmek
- su gibi okumak
- su gibi terlemek
- suyuna gitmek
- suyunca gitmek
- suya göstermek
- su göstermemiş
- su yüzü göstermemiş
- su götürmez
- suyu ısınmak
- suyu kaynamak
- su içinde
- su içinde kalmak
- su iktiza etmek
- su kapmak
- sular kararmak
- su katılmamış
- suyu kesiyor
- su kesmek
- su kesilmek
- su koyuvermek
- suyu mu çıktı?
- yahu, İstanbulun suyu mu çıktı?
- suyu nereden geliyor
- suda pişmiş
- su okutmak
- suya sabuna dokunmamak
- suya salmak
- suyu seli kalmamak
- su serpilmek
- suyunun suyu
- suyuna tirit
- su yürümek
- su yüzüne çıkmak -
9 korku
1) боя́знь, страх, испу́гkorkudan paçalara koyuvermek — наде́лать в штаны́ от стра́ха
korku salmak — нагоня́ть страх, вверга́ть в страх
- a korku vermek — пуга́ть
can korkusu — страх сме́рти
hırsız korkusu — страх пе́ред вора́ми
2) боя́знь, беспоко́йство; опасе́ниеyanlış yapmak korkusiyle — боя́сь ошиби́ться
3) опа́сность◊
korku dağları bekler — посл. у стра́ха глаза́ велики́ -
10 su
(-yu)1) вода́su akıntısı — пото́к воды́
su boru hattı — водопрово́д
2) в разн. знач. сокsu koyuvermek — выделя́ть сок (об овощах при варке)
mide suyu — физиол. желу́дочный сок
3) река́, водоём (естественный)su başı — исто́к (реки, ручья)
suyun başı — а) исто́чник, родни́к; б) перен. исто́чник (дохода)
4) (тж. sular) вода́, во́дная ма́сса (реки, озера)sular — во́ды, во́дные простра́нства
anavatan suları, kara suları — территориа́льные во́ды
su baskını, su basması — разли́в, наводне́ние
5) отва́р, насто́й; эссе́нция; бульо́нçiçek suyu — цвето́чная эссе́нция
6) украше́ние по краю́ какого-л. предме́таsu akrebi — зоол. обыкнове́нный водяно́й скорпио́н
См. также в других словарях:
koyuvermek — i 1) Salmak, serbest bırakmak 2) Oluruna bırakmak Nihat ın yuvarlanışını gördükleri zaman kısık kısık bir kahkaha koyuvermişlerdi. P. Safa 3) Bir yere bırakmak, koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
abliyi kaçırmak (veya bırakmak veya koyuvermek) — 1) soğukkanlılığını yitirip davranışlarını denetleyememek 2) şaşırıp ne yapacağını bilememek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sakal bırakmak (veya koyuvermek veya salıvermek veya uzatmak) — sakalını tıraş etmeyip büyütmek Yaşıtlarının hemen hepsi sakal koyuverdi. Y. Z. Ortaç … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapıp koyuvermek — ihmal etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
makaraları koyuvermek (veya zapt edememek veya salıvermek) — tkz. kendini tutamayarak kahkahayla gülmeye başlamak Dersin ciddiliğine bakmadan koyuverdik makaraları. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
su koyuvermek — 1) sebze ve et pişerken suyunu salıvermek 2) argo sözünde durmamak, cıvıtmak Melahat büsbütün su koyuvermiş, yerlere yatarak gülüyor. H. Taner 3) vazgeçmek 4) beklenen görevi yapmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendini (kapıp) koyuvermek — kendine özen göstermemek, kötümser olmak Belki de benim başkasıyla evlenip gidişim üzerine hayattan soğudu, kendini koyuverdi. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
dağıtmak — i 1) Toplu durumda bulunanları birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak Düşman ordusunu çil yavrusu gibi dağıtırlardı. Y. K. Beyatlı 2) nsz Belli bir orana göre bölüştürmek, pay etmek, tevzi etmek Muhacir kümeleri arasında ekmek dağıtmakla uğraşan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapmak — i, ar 1) Birdenbire yakalayarak, çekerek almak Bir hamlede atıldım. Evvela tabibin elinden defteri kaparak fırlattım. H. Z. Uşaklıgil 2) Isırıp parçalamak 3) Koparmak, kıstırmak Makine parmağını kapmış. 4) İşitir işitmez veya görür görmez… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi — zm. 1) İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi. R. E. Ünaydın 2) Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatan bir söz Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
koyuverme — is. Koyuvermek işi … Çağatay Osmanlı Sözlük